27 Ekim 2010 Çarşamba

Beyaz Bahçede

"Bir şeyin birdenbire yerinde olmaması, ama aynı tiktakın sürüp gitmesiydi ölüm." (s. 38)

Metal Yorgunluğu

"Bizim ülkede tarih arayacaksanız [..] kitaplara bakmayacaksınız. Ama bir insan yüzünde, eski bir yapıda, bir sokakta ya da şu önünüzdeki fotoğraf gibi bir kartpostalda, yüz yılı bir anda kavramanıza yetecek onar yıllık ayrıntılar bulabilirsiniz." (s. 27)

19 Ekim 2010 Salı

Venedik'te Ölüm #4

"Birbirleriyle sadece göz aşinası olan, her gün, hatta her saat karşılaştıkları, birbirlerini inceledikleri halde, âdetlerin hükmüne ya da kendi kuruntularına tabi olarak ne selam ne konuşma, görünüşte kayıtsız bir yabancılığı devam ettirmek zorunda kalan insanlar arasındaki ilişkiden daha garip, daha nazik bir şey olur mu? Aralarında bir huzursuzluk, bir hastalık derecesinde tatmin edilmemiş, yapay bir şekilde bastırılmış olmasından doğan bir isteri, özellikle bir tür gergin bir dikkat havası eser. Çünkü insan insanı, hakkında bir yargıda bulunamadığı sürece sever, yüceltir; özlem, eksik tanımanın bir sonucudur." (s. 75)

Venedik'te Ölüm #3

"Tamamen duygu olabilen düşünce, tamamen düşünce olabilen duygu, yazar için bir mutluluktur. " (s. 70)

Venedik'te Ölüm #2

"Girgin, konuşkan bir adamınkine oranla içine kapanık, suskun birinin gözlem ve izlenimleri daha bulanık olmakla beraber daha derinlere işler; onun düşünceleri daha ağır, daha gariptir ve daima hüznün gölgesini taşır. Bir bakış, bir gülüş, bir fikir derinleşir, önem kazanır; bir olay, bir serüven, bir heyecan olurlar. Yalnızlık özgünlüğü, o cesurca ve yadırgatıcı güzelliği, şiiri yaratır. Yalnızlık aynı zamanda ters, orantısız ve saçma olanı, izin verilmeyeni de yaratır." (s. 41)

18 Ekim 2010 Pazartesi

Venedik'te Ölüm

"Önemli bir fikir veriminin derhal geniş ve derin bir etki yaratabilmesi için eser sahibinin kişisel hayatıyla çağdaş kuşağın genel kaderi arasında gizli bir yakınlık, hatta bir uyum bulunmalıdır. İnsanlar bir sanat eserini niçin şöhrete eriştirdiklerini bilmezler. Sanat anlayışından yoksun, eserde bunca ilgiyi haklı gösterecek yüzlerce üstünlük bulduklarını düşünürler ama alkışın asıl nedeni, tartıya gelmeyen bir şeydir: yakınlık duygusu." (s. 22)

13 Ekim 2010 Çarşamba

Dorian Gray'in Portresi #2

"Ceza görmekte kişiyi arındıran bir şey vardı. İnsanın adil bir tanrıya yönelttiği dua, "Günahlarımızı bağışla" değil de, "Hatalarımız için bize ceza yolla" olmalıydı. (s. 273)

Dorian Gray'in Portresi

"Benim tanıdığım sanatçılardan gündelik yaşamda sevimli olanlar yalnızca kötü sanatçılardır. İyi sanatçılar yalnızca ürünlerinde var olurlar, bunun sonucu olarak da kişilikleri silik kalır. Büyük şair, gerçekten büyük olan şair, tüm yaratıkların içinde şiirden en uzak olanıdır. Oysa üçüncü, dördüncü sınıf şairler ilginçtirler. Şiirleri ne kadar kötüyse görünümleri o kadar çarpıcıdır. İkinci sınıf bir sone kitabı yayınlatmış olmak insanı resmen dayanılmaz yapmaya yeter. Bu adam yazamadığı şiiri yaşar. Ötekilerse, yani gerçek şairler hayatta gerçekleştirmeyi göze alamadıklarını şiir olarak yazarlar." (s. 76)

Uzamın Poetikası #3

"Bir kitaplığın rafında, düş kuran kişinin tanımadığı bir başka geçmişi anlatan çok eski kitaplar vardır. Düşünülemeyecek kadar eski bir bellek, bir art-dünyada işleyip durmaktadır. Düşler, düşünceler, anılar birlikte dokunmuştur. Ruh, düş görür ve düşünür ve sonra da imgeler." (s.256)

"Biyolojik gerçeklikler konusunda hiç bilgim yok. Kitaplarda düşler kuran biriyim ben yalnız." (s. 188)

Uzamın Poetikası #2

"Kış mevsiminin anımsanması, konutta yaşama mutluluğunu pekiştirir. Bir tek imgelem âlemi
açısından bakıldığında, anımsanan kış mevsimi, evde oturma eyleminin edimini artırır." (s. 83)

"Bir dolabın içine ancak sefil ruhlu biri rastgele bir şey tıkıştırabilir. Rastgele bir mobilyanın içine, rastgele bir şeyi rastgele koymak, oturma işlevinde insanın önemli bir eksikliği olduğunun göstergesidir. Dolapta, bir düzen merkezi yaşar ve bu merkez, bütün evi sınırsız bir düzensizlikten korur. Dolapta düzen hüküm sürer, daha doğrusu düzenin kendisi başlı başına bir saltanattır. Düzen, yalnızca geometrik değildir. Düzen, dolabın içinde, ailenin tarihini anımsar. Bunu bilen şair şöyle der:
Düzen, uyum
Dolabın içinde kat kat çarşaflar
Çamaşırlar arasındaki lavanta" (s. 131-132)

Uzamın Poetikası

"Ne olursa olsın, sevdiği bir yapıtı yeniden okuyan bir okur, sevdiği sayfaların kendisini ilgilendirdiğini bilir." (s. 17)

"Okur ilk okumada çocuktur biraz, okuyarak oyalanan bir çocuk. Ne var ki, bitirir bitirmez her iyi kitabı yeniden okumaya koyulmak gerekir. Eskiz denilen ilk okumadan sonra gerçek okuma uğraşı gelir. Yazarın sorununun ne olduğunu bilmek gerekir. İkinci okuma, üçüncü okuma... bize yavaş yavaş bu sorunun çözümü konusunda bir şeyler öğretir. Farkında olmadan, sorunun ve bu sorunun çözümünün bizim sorunumuz, bizim çözümümüz olduğu yanılsamasına kapılırız." (s. 59)

"Okuduklarınızı hor görebilirsiniz. İlginizi çektiğini görerek şaşırabilirsiniz. Bunların tersine, itiraf etmeseniz de ilginizi çekebilir. Son olarak size, canlı, yararlı, rahatlatıcı gelebilir...
...Öte yandan, anlamsız şeylerin önemli olduğunu kabul ettiğimizde okumak nasıl da sevindirir bizi! Hele bir de, yazarın bize itiraf ettiği 'anlamsız' anıyı kişisel düşlemlerimizle bütünlersek! Anlamsız olan da, yazarla okuru arasında ruhsal bir birliktelik kurulmasına yol açan mahrem adlandırmaların son derece duyarlı bir göstergesi olup çıkar." (s. 118-119)