29 Haziran 2010 Salı

Güz Gelmeden #2

"Yeryüzünde hiçbir varlık ötekine benzemez. Bir yaprak bile ötekilere benzemez. Tanrı öyle olsun istemiştir. Ama insanı, kendi kendini denetleyecek, kısacası biraz da kendi kendini yaratacak biçimde dünyaya getirmiştir. Yeryüzünde büyük insanlar var: Peygamberler, başkomutanlar, vatan kurtaranlar, insanlığa hizmet eden bilimadamları... Küçük insanlar da var: Fener bekçisi Affan gibi.. Ama hepsi yataklarını kazarlarken, amaçlarına ulaşırlarken aynı emeği harcarlar. Tıpkı büyük ırmaklarla, küçük çaylar gibi. Hepsi de sonundan denize ulaşırlar. Yollarında ilerlerken kimi zaman taşıp çevrelerine felaket getirirler. Ama tarlaların sulanmasına, barajların yapılmasına da yararlar. Büyük ırmakların hem yararları hem zararları büyüktür. Küçük bir dere, kendincedir. Zararı yoktur. O da işe yarar. Ne var ki, büyüğü de küçüğü de sonunda büyük denize karışırlar, denizle bir olurlar. İnsanlar da öyledir. Yürüdükleri yolda kimi zaman hırçın, kahredici olurlar, kimi zaman yararlı. Sonunda varacakları yere varırlar, büyük denizlere, Tanrı'ya ulaşırlar."

Güz Gelmeden

"Onun neyi isteyip istemediğini kolay kolay anlayamam. Belki piyano çalmayı isterdi de, bir türlü yanaşamadı. Aslında zor bir çocukluk geçirdi. Memedali beyin oğlu diye bilinmek kolay değil. Yaramaz, afacan kasabalı çocukların arasında piyano çalan bir çıtkırıldım olmak istememiştir belki. Kendine yeni giyimler alınmasından da hoşlanmazdı. Bir gün yepyeni pabucunu taşlara vururken yakaladım onu. Tabii o zaman neden böyle yaptığını anlayamadığım için bir güzel azarlamıştım. Erol'a annelik yapmaya çalıştım ama gerçek annesi olmadığımdan iç dünyasına girmem olanaksızdı. Şimdi aradan bunca yıl geçince her şeyi daha iyi değerlendirebiliyorum ama artık çok geç. Belki ata binmeyi de züppelik sanıyordu. Arkadaşları bacaklarının arasında bir değnek sıkıştırıp kovboyculuk oynarken o gerçek bir ata binemezdi."

23 Haziran 2010 Çarşamba

Emirgânda Akşam Saati

"Kelimeler hayatın ahengini bozarlar. Sokakta bir kedi yavrusu görürsünüz, eve alırsınız, bir ad koyarsınız, o günden itibaren bu kedi sizin için bir mesele olur. Saadet kelimesini bilmeden. Fotoğrafımız çekilirken, baloda dans ederken, yeni bir insana takdim edilirken, hemen bir tarafımızda bulduğumuz o tebessüm yok mu... Onu bir yaldız gibi bütün saadete, etrafımıza, eşyaya insanlara sürdüğümüz zaman kendimizi ne kadar mesut görürüz."

22 Haziran 2010 Salı

Abdullah Efendi'nin Rüyaları #2

""'Tam bir rakam olmak, tam bir rakam... Ah, ne saadet Yarabbi' diyordu. O bütün ömrünce bunun için çalışmış, hüviyeti üstünde hiçbir matematik ameliyesinin yapılmasına razı olmamıştı. Bununla beraber şimdi tam bir rakamın mevcudiyetinden de şüpheleniyordu. 'Her rakam taksim edilebilir!' diyordu ve mademki kendisi 'iki' idi. O halde onun da taksime razı olması lâzım gelirdi. Bu mülâhazaların içinden tükettiği, her türlü adedî tamamiyet ümitlerini yıkıp mahvettiği Abdullah Efendi, birdenbire kendisini son derece küçülmüş, daha doğrusu ufalanmış ve dağılmış buldu. Tıpkı çerçevesi içinde tuz buz olmuş bir aynada akseden bir vücut gibi nâmütenahi zerrelere ayrılmıştı. Bunu idrâk etmekten o kadar zavallı ve biçare idi ki artık burada, herkesin gözü önünde bulunan bu meydanda kalıp bekleyemezdi. Muhakkak bir yerde, gizli bir tarafta saklanması lâzımdı.

Bu azap ve utanma içinde bunalan Abdullah Efendi bütün muhtemel ve mümkün kesirleri toplayarak büyük bir zahmetle yerinden kalktı. En küçüğünün bile kaybolmasına razı değildi. Yavaş ve ihtiyatlı adımlarla hiçbirini düşümemeğe dikkat ederek yürüyordu. Vâkıa oldukça zor bir işti, fakat bir gece için buna katlanması lâzımdı. Fakat talih kendisine hiç yardım etmiyor, ikide bir sendeleyerek düşüyor ve sonra karanlıkta uzun uzadıya dağılan kesirlerini arıyor, çamur ve tozlarını siliyordu. Ah ne güç işti bu..."

Abdullah Efendi'nin Rüyaları


"Eşyanın sükûneti, değişmez manzarası onun için hayatta bir teselli bir zevk kaynağı idi. Bir insan, en yakınımız bile, çarçabuk değişebilirdi. Fakat eşya, dalgın ve daüssılalı uykularında hep aynı kalırlardı. Bir saksının, bir sedirin, bir masanın, bir duvar veya kapının değişmesi imkânsızdı. Eşyanın açık dost, her zaman için güvenilir çehreleri!.. Fakat acaba gerçekten onlar değişmez miydi?"

18 Haziran 2010 Cuma

Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu #2

"Ben de okuduğum kitabı yeniden okuma gereksinmesi duyarım," diyor üçüncü bir okur, "ama her okuma bana bu kitabı ilk kez okumuşum duygusu verir. Acaba ben sürekli değişiyor ve daha önce farkına varmadığım bir şeyler mi görüyorum? Yoksa okuma çok sayıda değişkeni bir araya koyarak şekillenen bir yapıda aynı tasarımla iki kez inşa edilemez mi? Bir önceki okumada hissettiğim heyecanı yeniden yaşamaya çalıştığımda farklı ve beklenmedik izlenimler bulup çıkarırım, ama bir önceki heyecanı yakalayamam. Bazen bir okuma ile öteki arasında bir aşama kaydedildiğini düşünürüm: Örneğin metnin ruhuna daha fazla sokulurum ya da eleştirel uzaklığı arttırırım. Kimi zaman ise aynı kitabın üst üste okumalarına ilişkin anıları sakladığımı sanırım; bunlar heyecanlı, soğuk, düşmanca olabilir ve birbirlerine bir bağ sayesinde bağlanmadan ve belli bir bakış açısı olmadan zaman içine dağılmıştır. Varmış olduğum sonuca göre, okuma nesnesi olmayan bir işlemdir; ya da onun gerçek nesnesi bizzat kendisidir. Kitap ikinci dereceden bir destektir, hatta bahanedir."

Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu


"Daha ilk karşılaşmanın karmaşık doğaçlamasında, birlikteliğin olası geleceği belli olur. Bugün birbirinizin okuma nesnesi halindesiniz, her biri ötekinde onun yazılı olmayan öyküsünü okuyor. Yarın Erkek Okur ve Kadın Okur, birlikte olacaksanız, bir çift olarak bir yastığa baş koyacaksanız, her biri kendi başucundaki lambayı yakacak ve okumaya gömülecek; iki paralel okuma uykunun yaklaşmasına eşlik edecek; önce sen, sonra sen ışığı söndüreceksiniz; farklı evrenlerden dönen sizler, farklı yollara uzanan rüyalar seni bir tarafa ve seni de başka bir tarafa sürükleyene kadar geçici bir süre için kendinizi bütün uzaklıkların silindiği karanlıkta bulacaksınız. Ama bu uyumlu evlilik görüntüsüne gülmeyin: Bunun karşısına koyacağınız daha şanslı bir çift imgesi var mı elinizde?"