25 Eylül 2011 Pazar

Saf ve Düşünceli Romancı #15

"Roman yazmak, benim için, yeni parçalar, sahneler, ayrıntılar ekleyip, yeni kahramanlar bulup, onlarla da özdeşleşip, onların seslerini çıkarıp ekleyerek, başka metinler, söylemler bularak ve pek çok şey atarak ve romana başlarken hayal etmediğim pek çok yeni şeyi ekleyerek bir merkezi ağır ağır yerine oturtma işidir." (s. 134)

Saf ve Düşünceli Romancı #14

"Bana göre bir romancının yaratıcı, sanatçı olarak erişebileceği en yüksek nokta, romanının biçimini bir muamma olarak kurabilmesidir; çözümü romanın merkezini gösteren bir bilmece! Böyle bir romanı okurken, en saf okur bile, romanın anlamının, merkezinin, bu muammayı çözmekte yattığını anlar. Edebi romanda muamma, katilin kim olduğunu bulmak değil, konunun tam olarak ne olduğunu kestirmektir. ... Roman, bu ulaşılması güç edebi düzeye vardığında, romanın konusu değil, biçimi en büyük merak konusu olur." (s. 129)

Saf ve Düşünceli Romancı #13

"Bütün romancılık hayatım boyunca, başka romancıların romanlarını bazan umutla, bazan umutsuzlukla, hatta telaşla, o anda aceleyle aradığım pencereyi bulmama yardım ederler diye okudum. Kafamda dünyaya bakmak istediğim mükemmel bir pencerenin kendi icat ettiğim küçük kişisel bir tarihi olurdu hep." (s. 125)

Saf ve Düşünceli Romancı #12

"Edebi romana, büyük romanlara, hayatı anlamlandıracak bir rehber gibi ihtiyaç duymamızın nedeni, kendimizi dünyada evde hissedememizdir." (s. 121)

Saf ve Düşünceli Romancı #11

"'Merkez' dediğim ve biz romancıların içgüdüyle hissettiğimiz bu yer öylesine önemlidir ki, onu hayalimizde değiştirmek bile, romanımızın her cümlesinin, her sayfasının değiştiği ve bambaşka bir anlama kavuştuğu duygusunu verir bize. Romanın merkezi; kaynağı belli olmayan, ama bir ormanı, tek tek bütün ağaçları, çıkış yollarını, arkada bıraktığımız yolu ve gideceğimiz yeri ve dikenli çalılarla en karanlık, anlaşılmaz köşeleri aydınlatan bir ışık gibidir." (s. 120)

Saf ve Düşünceli Romancı #10

"Hayal gücü tembel okura seslenmek isteyen yazarlar, okurlarının kafalarında canlandırmaları gereken resmi değil, o resim okurun kafasında canlanınca hissedilecek duyguları, düşünceleri doğrudan okura söyleyiverirler. Okurun hayal gücüne güvenen romancı ise, romanın anlarını yapan resimleri kelimelerle yalnızca tasvir ve tarif edip duyguları, düşünceleri okura bırakırlar." (s. 96)

"Romanlar, insanın sıradan düşüncelerini, aklın kopuk kopuk, konudan konuya sıçrayışını günlük hayatın kelimeleriyle ifade ederek de dilin zevklerini, kokusunu, renklerini, tıpkı müzelerin eşyaları saklaması gibi saklarlar. Romanlarda kelimeler, ifadeler, deyişler yalnızca saklanmaz, onların nasıl kullanıldıkları da kayda geçirilir." (s. 100)

"Roman sanatının kalbinde yatan büyük çelişki, romancının dünyayı başkalarının gözünden görürken, kendi kişisel âlemini ifade etmeye çalışmasıdır." (s. 109)

23 Eylül 2011 Cuma

Saf ve Düşünceli Romancı #9

"Ben geleneksel dünyadan modern âleme roman okuya okuya geçtim. Bu, ait olmam gereken bir cemaatten kopup yalnızlığa geçmek anlamına da geliyordu." (s. 89)

Saf ve Düşünceli Romancı #8

"Romancılık, kelimelerden önce, dünyayı resim olarak hayal etme işidir." (s. 87)

Saf ve Düşünceli Romancı #7

"Romancı, hayal ettiği şeyi en iyi ifade edecek kelimeyi aramakla kalmaz, yalnızca, yavaş yavaş en iyi ifade edebileceği şeyi hayal etmeyi de öğrenir." (s. 73)

19 Eylül 2011 Pazartesi

Saf ve Düşünceli Romancı #6

"Benim için roman yazmak, genel manzarada (dünyada) roman kişilerinin ruh hallerini, duygularını, düşüncelerini görme hüneridir. Bunun için bir romanı yapan, sözünü ettiğim o binlerce küçük noktayı düz bir çizgiyle değil, zikzaklar çizerek birleştirmem gerektiğini hep sezerim." (s. 67)

Saf ve Düşünceli Romancı #5

"Romanda sorun ve asıl mutluluk, roman kişisinin karakterini, onun davranışlarından çıkarmak değil, roman kişisiyle, en azından ruhumuzun bir yanıyla özdeşleşebilmek, böylece -geçici bir süre de olsa- özgürleşip başkası olmak, dünyayı bir de başkasının gözünden görmektir. Romanların asıl konusu, bu dünyada olmanın ve yerimizin anlamı ya da bu dünyada yaşamanın nasıl bir duygu olduğudur." (s. 59)

Saf ve Düşünceli Romancı #4

"Romancılığı, beni kendi görüş açımın dışına çıkmaya, başkası olmaya zorladığı için de çok seviyorum. Romancılığım sayesinde başkalarıyla özdeşleşerek, kendi dışıma çıkarak, kendime daha önce sahip olmadığım bir karakter edindim. Roman yaza yaza başkalarının yerine kendimi koyarak ruhumu otuz beş yılda terbiye ettim." (s. 57)

Saf ve Düşünceli Romancı #3

"Hayatı ciddiye almayı, gençliğimde romanları ciddiye alarak öğrendim. Edebi romanlar bize hayatı ciddiye almayı, her şeyin elimizde olduğunu, kişisel kararlarımızın hayatı şekillendirdiğini göstererek öğretir. Kişisel kararın ve seçimin az olduğu kapalı, yarı kapalı geleneksel toplumlarda, roman sanatı zaten çok az gelişir. ... Geleneksel anlatıları bırakıp romanları okumaya başlayınca, Allah'ın, padişahların, paşaların, orduların, devletin gücü ve kararı yanında, bizim kendi âlemimizin ve seçimimizin de önemli olabileceğini ve daha çarpıcısı, kendi duygu ve düşüncelerimizi daha ilginç bulabileceğimizi hissetmeye başlarız. Gençliğimde hiç durmadan roman okurken, özgürlükle kendine güven arasındaki bu duyguyu sarsıcı bir şekilde yaşadım." (s. 47)

Saf ve Düşünceli Romancı #2

"On sekiz ila otuz yaşlarım arasında, romanları büyük bir yoğunlukla ve işte bu umutla okudum. İsanbul'daki odamda büyülenmiş gibi okuduğum her roman, bana hayatın bitmez tükenmez ayrıntıları hakkında ansiklopedilerde, müzelerde karşılaşabileceğim kadar zengin, kendi hayatımla karşılaştırabileceğim kadar insani ve ancak felsefe ve dinde bulabileceğim kadar derin ve kapsayıcı taleplerle, tesellilerle ve vaatlerle dolu bir âlem veriyordu. Romanları dünyanın özünü bilmek, kendimi insan olarak geliştirmek, ruhumu şekillendirmek için de, rüya görür gibi, her şeyi unutarak okurdum." (s. 27)

Saf ve Düşünceli Romancı


"Romanlar ikinci hayatlardır." (s. 7)
"Roman okurken de, tıpkı rüya görürken olduğu gibi, karşılaştığımız şeylerin harikuladeliği bazan bizi öylesine çarpar ki, nerede olduğumuzu unutur; tanık olduğumuz hayali olayların içinde, kişilerin arasında sanırız kendimizi." (s. 7)

18 Eylül 2011 Pazar

Tante Rosa #3

"Sen bir otomobil misin, bir çamaşır makinesi misin, bir elektrik süpürgesi misin ki senden bir önceki modelin bozukluklarından sıyrılmış olarak piyasaya sürülmek istiyorsun?" (s. 85)

Tante Rosa #2

"Öncesiz ve sonrasız, bağlantısız ve belgesiz tükenivermek bir ağacın, bir evin, bir pabucun hakkıdır." (s. 85)

Tante Rosa

"İnsanları sevmeye başladı mı insan, insan gibi yaşamayı da sevmeye başlıyor, insan gibi çalışmayı, kazanmayı, yemeyi, içmeyi, sevişmeyi, ölmeyi." (s. 48)

5 Eylül 2011 Pazartesi

Kar

"O kadar mutluydu ki çocukluğundaki aşırı mutluluk anlarında olduğu gibi hayal gücünün sineması heyecandan aynı anda iki film göstermeye başlamıştı." (s. 97)