14 Kasım 2011 Pazartesi

Kalan #9

"ölmüş kuşakların geleneği bütün şiddetiyle yaşayanların üzerine çöker, değil mi?" (s. 217)

Kalan #8

"yerlisi yok buraların,,, yerlisi yok hiçbir yerin,,, asıl yerlisi toprağın altındakiler üsttekiler yabancısı,,, asıl yerli olanlar asıl yerli olanlardan da daha alt katmanlarda yatanlar,,, daha da yerli olanlar onların da altında yatanlar,,, yarımız kentin altında aşağıda öteki yarımız buradayız ama çok geçmeden biz aşağıda yeni gelenler yukarıda olacaklar,,, yeni gelenler yanımıza gelmek üzere oyalanacaklar yeryüzünde bizim gibi,,, sıralarını bekleyecekler,,, akılları hep aşağıda olacak,,, hades'i, kayıkçıyı merak edecek bizim gibi,,, akıllarından yok olmayı ölümü kovalayarak rahat yaşamaya çalışacaklar ama başaramayacaklar o derin 'kaygı' çıkmayacak içlerinden,,, ilk soren buldu dedikleri,,, ben nasıl yok olacağım sorusu kovalayacak peşlerini,,, öteki dünyada hiçbir şey yok diyor annem, ne varsa bu dünyada,,, acele etmeyelim tadını çıkaralım buranın,,, toprağa karışıyor insan o kadar,,, topuklarını vuruyor mermere farandola'ya başlıyor,,, dansla kaçıyor ölümden annem... bense neredeysem oradan başka bir yere geçmek istiyorum,,, karşıya daha önce bilmediğim bir yere,,, oraya geçmeli,,, karşıya hep öteye,,, bu topraklarda neden rahat edemedim hiç,,,"(s. 178-179)

Kalan #7

"bir çocuk ilk kez aynada gördüğünde kendini, kendi 
olduğunu 
bilir mi? 
aaa bu benim der mi? 
bence diyemez
fener'deki o evde aynalar hep yükseğe asılıdır
tuvalette lavabo musluğunun hemen üstünde 
sivrisinek rengi kümeciklerin üzerine toplaştığı 
eski bir ayna
kimsede kucağına alıp göstermemiş çocuğa aynayı 
aynaları çocukların kendilerini göremeyecekleri kadar
yükseğe asmalarına hâlâ şaşarım. 
dünyada 'ayna' diye bir şey olduğunu, bir çocuk için-
de kendini görene kadar bilemez
giderek bir çocuk kendinin çocuk olduğunu 
çevresinde tanıdığı büyüklerden 
farklı olduğunu aynada kendine rastlayınca kavrar bel-
ki de" (s. 163)

Kalan #6

"'o okudukların aldattı mı bari seni?!..
günlerce düşündüm ve güldüm 
okuduklarım aldattı mı beni bilemedim" (s. 46)

Kalan #5

"ben 'lahzen' kimim ve nasıl biriym 
hayatımın neresindeki yaşantıdayım sorarım kendime 
her gün 
sen hangi bilinçtesin lahzen 
hangi göklerin bulutlarından yağdın 
bu çorağa söyle
son bilinç ölüm olacağına 
ölüm anındaki bilincin bilinci yazılamayacağına göre
hangi kavşağındasın tinsel gerçekliğin" (s. 36)

Kalan #4

"sevgili insanlar 
ben nasıl 
ömür boyu bunca zebaniyi seyrederken 
yitirmedim aklımı sorarım size
yoksa yitirdim mi?" (s. 33)

Kalan #3

"bir insanın günah çıkartırken bile söylediklerine ina-
nanlardan değilken 
yazmak böyle bir şey belki de
hakikat diye bir şey olamayacağının bilinciyle 
hakikatin öznellikte mi olduğunu
sorumlukta mı
insanın en temel varlığının kayboluşuyla yitip gittiğini mi 
toplumla senin yaratılışın oluşun arasındaki iplikler-
de mi gerili durduğunu 
düpedüz özgürlükte mi olduğunu bilmeden 
sözcüklerden örülü bir metin 
hakikati ne olabilir bu metnin 
metnin içeriği 
metnin içeriği 
metnin içeriği 
yazarın yakıştırmasıyla 
hakikati ele geçirme çabasından başka
ne olabilir
ele geçirilemez olduğunun bilinci 
yazarın hakikati 
yazdığı metin mi
metnin hakikati 
yazarın özü mü 
tözü mü 
hakikatin metni 
yazarınki mi 
ne olursa olsun 
bu şimdiden 
tıka basa şüpheyle doldurulmuş kuyudan çıkmak için 
çocukluğa 
daha da dibe
toprağın altına inip binip göreceğim" (s. 11)

Kalan #2

"demek ki 
her vakit iki şey arasında bir çatlak oluşabilirdi
bir boşluk ne kadar birleştirmek isteseniz de 
hacı murat, şu yalan dünyanın görüp geçirdiği onca 
yapı ustasından biri ama kaç ev yaparsa yapsın ken-
di hakikatini ele geçiremeden ölenlerdendi eminim çün-
kü ondan daha iyisini yapanların var olduğunu bilmesi 
onu ölene dek doyumsuz bırakmıştır bu dünyada he-
pimiz gibi" (s. 9)

Kalan

"Zaten küçükken her şeyin içinden başka bir şey çıkar sanılır." (s. 8)

9 Kasım 2011 Çarşamba

Sinek Isırıkların Müellifi #14

"Dünyamızda alışılmışın dışındaki her şeyin açıklanması gerekir ve bu hiç de masum bir gereklilik değildir. Açıklama yaparsınız, neden gösterirsiniz, makul gerekçeler sunarsınız, sonra bir de bakmışsınız tam da sizden açıklama bekleyenlerin dilini kullanıyorsunuz, kendi dilinizi değil. Birilerine açıklama borçluysanız borcunuzu daima kendi dilinizi harcayarak ödersiniz." (s. 27)

Sinek Isırıklarının Müellifi #13

"Gerçeğin böyle yumruk gibi üzerine inmesini beklerken insanın hiçbir şeye inancı tam ve daim olmuyor. Güzele, iyiye, edebiyata, kitapların dünyasına hiçbir şeye..." (s. 149)

Sinek Isırıklarının Müellifi #12

"Bu dünyada çoğunluğu, herkesin kendine hayran olduğunu düşünenler ile kimsenin kendisini sevmediğini düşünenler oluşturur, geri kalanlar ise Vüs'at O. Bener okurudur." (s. 114)

Sinek Isırıklarının Müellifi #11

"Diğer insanlardan farklı olduğunuzu ilk kez hissettiğiniz anın ışığı gözünüzü alır." (s. 107)

Sinek Isırıklarının Müellifi #10

"Edebiyat okurları aslında okudukları her kitapta insanı muayene ve ameliyat eder. Bu yolla edindikleri bilgi, görgü yaşayarak elde edilemeyecek kadar büyüktür ve insana dair her şeyi anlarlar, sahiden anlarlar." (s. 105)

Sinek Isırıklarının Müellifi #9

"Siz de bilirsiniz, anlatmaya değer şeyleriniz olduğunu, bir gün bunları anlatacağınızı, yazacağınızı düşünmek ne güzeldir ve bu düşünce bir kez yer etti mi nasıl da perişan eder insanı! Şu dünyadaki en yüksek mertebe olan okurluk mertebesi size yetmemeye başlar. İnsan olmak size yetmemeye başlar. Dünya olmak istersiniz." (s. 74)

Sinek Isırıklarının Müellifi #8

"Dosyamı yayımlamazsanız edebiyatımız hiçbir şey kaybetmiş olmayacak, bundan eminim. Ama edebiyatçıların sırf kendi manasız amaçları için yarattıkları o edebi kahramanlardan birini, sayılarının artması dünyamız açısından pek de hoş olmayan o edebi yaratıklardan birini daha, siz ve yayıneviniz kendi elinizle toplu konutların kaldırımlarına salmış olacaksınız. Oysa bazı şeylerin kitaplarda kalması gerekir. Yazarların çok sevdiği şu 'yazar olmayı başaramamış' öykü ve roman kahramanlarından söz ediyorum. Edebiyat tarihi bu tür kahramanlarla dolu." (s. 73)

Sinek Isırıklarının Müellifi #7

"Askerler babamı almak için geldiklerinde annemin Burda dergilerinin model paftalarını gizli planlarmış gibi dikkatle incelemişler, ne olduğunu anlamadıkları için de oracıkta paramparça etmişlerdi. Askerler çok az şey biliyorlardı, bilmedikleri şeylerden korkuyor, yok etmek istiyorlardı. Biz askerlerden daha çok şey biliyorduk ve biz de bildiğimiz dünyanın bir an önce yıkılıp gitmesini istiyorduk." (s. 71)

Sinek Isırılarının Müellifi #6

"Cemil, genç Cemil'in elinde silah olup olmadığına bakmıştı, çünkü yıllar önce okuduğu René Char'ın Seçme Şiirleri'nin önsözünde geçen şu cümleyi unutamıyordu: 'Kırk yaşımızda, yüreğimize yirmimizde sıktığımız bir kurşunla ölüyoruz.'
Böyle bir cümleyi okuyup yıllarca aklınızda tutuyorsanız zaten ölüyorsunuz demektir. 
Silaha gerek yok." (s. 65)

Sinek Isırıklarının Müellifi #5

"Halbuki sızıntı hep vardır, ip gibi, yaşadıklarımızdan, okuduğumuz kitaplardan, seyrettiğimiz filmlerden zihnimize akan bir şeyler hep vardır." (s. 36)

Sinek Isırıklarının Müellifi #4

"Bir gün yazmaya inancı tamken, ertesi gün ülkede olup bitenleri düşünüyor, yazmak, üstelik dünyayla pek ilişkisi olmayan bir kahramanın romanını yazmak ona çok ahlaksızca geliyordu. Sonra, asıl dünya böyle bir yer olduğu için yazmak ahlaklı kalmanın bir yolu, diye düşünüyordu: Kalemle insan ancak kendisine kötülük yapabilir." (s. 16-17)

Sinek Isırıklarının Müellifi #3

"'Günümüzde pek çok yazarın kitabı aforizmalar toplamından başka bir şey değil. Artık romanın, öykünün kendine özgü dünyasını bulamıyoruz.' Parmaklar yine birbirine sürtüldü. 'Kolayca dolaşıma girecek cümleler... Edebiyat ne yazık ki kolayca dolaşıma girecek cümlelere dönüşüyor. İnsanlar birbirlerine yazacakları, söyleyecekleri ifadeler peşindeler. Has okuyucuyu da aşındıran bir şey bu." (s. 13)

Sinek Isırıklarının Müellifi #2

"Kitapların, kendisine güzel pek çok şeyin yanı sıra hep bir eziklik de hissettirdiğini düşündü. Kitaplar bir bakıma başarılmış, tamamlanmış şeylerdir. Oysa hayat başarılamayan ve tamamlanamayan şeylerle doludur." (s. 10)

Sinek Isırıklarının Müellifi

"Ölüm akla düşünce her şeyin her şeyle ilgisi oluyor, bağlantılar kuruluyor ve korkunun kirli ampülü pır pır yanıyor." (s. 6)

"Kötü anılar nedense hep kol mesafesinde durur." (s. 9)