22 Haziran 2010 Salı

Abdullah Efendi'nin Rüyaları #2

""'Tam bir rakam olmak, tam bir rakam... Ah, ne saadet Yarabbi' diyordu. O bütün ömrünce bunun için çalışmış, hüviyeti üstünde hiçbir matematik ameliyesinin yapılmasına razı olmamıştı. Bununla beraber şimdi tam bir rakamın mevcudiyetinden de şüpheleniyordu. 'Her rakam taksim edilebilir!' diyordu ve mademki kendisi 'iki' idi. O halde onun da taksime razı olması lâzım gelirdi. Bu mülâhazaların içinden tükettiği, her türlü adedî tamamiyet ümitlerini yıkıp mahvettiği Abdullah Efendi, birdenbire kendisini son derece küçülmüş, daha doğrusu ufalanmış ve dağılmış buldu. Tıpkı çerçevesi içinde tuz buz olmuş bir aynada akseden bir vücut gibi nâmütenahi zerrelere ayrılmıştı. Bunu idrâk etmekten o kadar zavallı ve biçare idi ki artık burada, herkesin gözü önünde bulunan bu meydanda kalıp bekleyemezdi. Muhakkak bir yerde, gizli bir tarafta saklanması lâzımdı.

Bu azap ve utanma içinde bunalan Abdullah Efendi bütün muhtemel ve mümkün kesirleri toplayarak büyük bir zahmetle yerinden kalktı. En küçüğünün bile kaybolmasına razı değildi. Yavaş ve ihtiyatlı adımlarla hiçbirini düşümemeğe dikkat ederek yürüyordu. Vâkıa oldukça zor bir işti, fakat bir gece için buna katlanması lâzımdı. Fakat talih kendisine hiç yardım etmiyor, ikide bir sendeleyerek düşüyor ve sonra karanlıkta uzun uzadıya dağılan kesirlerini arıyor, çamur ve tozlarını siliyordu. Ah ne güç işti bu..."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder