4 Eylül 2009 Cuma

Cevdet Bey ve Oğulları



“Üç ay önce yatağa daha düşmeden, Tevfik Fikret’e, Aşiyan’a gittim. Robert Kolej’de dersteymiş. Bekledim, geldi. Ona şiirlerine hayran olduğumu, yeni bir Namık Kemal olduğunu söyledim. Bana şüpheyle baktı. Şimdi utandığım daha bir yığın övgü sözü söyledim. Avrupa’daki durumu anlattım. Burada mücadelelerin daha güçlenmesi için neler yapılması gerekir, ne düşünüyorum, onları anlattım. Bana neden Avrupa’dan geri döndüğümü sordu. Galiba beni önce polis sandı. Aldırmadım. Bütün coşkumla ona, onun şiirlerini okudum. Namık Kemal okudum. Biraz da içki içmiştim… Yokuşu çıkmaktan yorulmuştum, başım dönüyordu, sonunda coştum işte! Anlamadı. Bana evini gezdirdi, gururla planını kendi çizdiğini söyledi. Yaptığı resimleri gösteriyor. Evet, bir ihtilalci şair, her şeyi bırakıyor, resim yapıyor. Resimler: Dökülen yapraklar, bir sonbahar manzarası. Bir tabak içinde meyvalar var. İki elmayla bir portakalı bir tabağa koymuş, resmini yapmış. Bir ihtilalci bunu yapar mı? Bir ihtilalci şair bütün gün tabağa koyduğu bir portakalla iki elmaya bakıp gördüğünü çizmek için uğraşır mı? Bir ihtilalci, öteki ihtilalciye bunları mı gösterir? Ona, dedim ki : Bunları niye yapıyorsun? Daha çok şiir yaz. Bağır, haykır, herkes seni işitsin! Bağır! Ey ahali kalkın, uyanın, uyanın. Yıkılsın istibdat!”

1 yorum:

  1. Tevfik'ler nasıl da yerleşemediler Yeni Zelanda'ya, Manisa'ya, ben ona yanarım :A

    YanıtlaSil