30 Eylül 2009 Çarşamba

Gündökümü #2

"Daha önce de birkaç kere, ev işlerine, yazıya ayırdığım zamanın birkaç katını ayırdığımı yazmış ya da sezdirmiştim. Aslına bakılırsa, ev kadınlığından, analıktan kaytarılarak, ev zamanından çalınarak yaratılan ürünleri ille de saygın bulamıyorum. Gelgelelim tavaların yağlarını sıyırıp tıkalı muslukları açarken yitirdiğimiz zaman hiç de az değil. Hem elinizi kurular kurulamaz masanın başına oturamıyorsunuz, otursanız bile yazma havasına kolaylıkla giremiyorsunuz. Fazlası değil, ama o iki santimetrelik özgürlük alanı şart."

28 Eylül 2009 Pazartesi

Gündökümü



"Düzeni korumada, düzenlilikte üstüme yoktur biliyorum. Ne yazık ki bozmada da yoktur."

4 Eylül 2009 Cuma

Cevdet Bey ve Oğulları



“Üç ay önce yatağa daha düşmeden, Tevfik Fikret’e, Aşiyan’a gittim. Robert Kolej’de dersteymiş. Bekledim, geldi. Ona şiirlerine hayran olduğumu, yeni bir Namık Kemal olduğunu söyledim. Bana şüpheyle baktı. Şimdi utandığım daha bir yığın övgü sözü söyledim. Avrupa’daki durumu anlattım. Burada mücadelelerin daha güçlenmesi için neler yapılması gerekir, ne düşünüyorum, onları anlattım. Bana neden Avrupa’dan geri döndüğümü sordu. Galiba beni önce polis sandı. Aldırmadım. Bütün coşkumla ona, onun şiirlerini okudum. Namık Kemal okudum. Biraz da içki içmiştim… Yokuşu çıkmaktan yorulmuştum, başım dönüyordu, sonunda coştum işte! Anlamadı. Bana evini gezdirdi, gururla planını kendi çizdiğini söyledi. Yaptığı resimleri gösteriyor. Evet, bir ihtilalci şair, her şeyi bırakıyor, resim yapıyor. Resimler: Dökülen yapraklar, bir sonbahar manzarası. Bir tabak içinde meyvalar var. İki elmayla bir portakalı bir tabağa koymuş, resmini yapmış. Bir ihtilalci bunu yapar mı? Bir ihtilalci şair bütün gün tabağa koyduğu bir portakalla iki elmaya bakıp gördüğünü çizmek için uğraşır mı? Bir ihtilalci, öteki ihtilalciye bunları mı gösterir? Ona, dedim ki : Bunları niye yapıyorsun? Daha çok şiir yaz. Bağır, haykır, herkes seni işitsin! Bağır! Ey ahali kalkın, uyanın, uyanın. Yıkılsın istibdat!”