23 Mart 2011 Çarşamba

Gece

"Gazete okurken, birileriyle konuşurken, anlatılan, iletilen acılar, kötülükler, cinayetler karşısında, ölümler, kıyımlar, kırımlar karşısında içi oynaması gerektiğini duyduğu halde gönlünden herhangi bir kıpırtı, herhangi bir ürperti geçmeyenler vardır: Bundan ötürü kaygı duyarlar. Kimi ise, herhangi bir şey duyması gerektiğini de düşünmez, herhangi bir şey de duymaz; bundan ötürü kaygılanmaz; kaygılanmayı da anlayamaz... Taş yürekli falan değildir bu insanlar; imgeleme güçleri, kendi dertlerinden, acılarından, gözle görülüp elle okunabildiklerinden ötesine erişmektedir, o kadar. Aynı kişiler, ağlayan bir çocuğun resmi karşısında, sıradan bir filim, bir öykü, bir oyun karşısında içlenir, üzülür, ağlar. İmgeleme güçleri, ancak bir tür somutluk karşısında canlanır, kıpırdar.
Yeni tanıdığı biriyle güzel, doyurucu sayılabilecek bir sevişmeden sonra 'bir daha ne zaman buluşalım?' sorusuna yanıt bulamayanlar vardır. Gözlerini kaçıranlar, bahane arayanlar... Karşılarındakinden hoşlanmışlardır; onunla 'yıldızlarının barışabileceğini' düşünürler de belki, düşünme çabası gösterecek olsalar. Ama o andan sıkıldıklarını, içlerinden utanca benzer bir yel esip geçtiğini duymakla yetinirler. Gerçek sıkıntıları, eksiklikleri ise belki de, gene, imgeleme yetilerinin yoksulluğu, düş güçlerinin kavruk kalmışlığıdır. Çiğnemeden yuttuğu bir yemekten sonra acıkabileceğini usundan geçiremeyen torlar gibidiler bunlar. Yaptıklarının tadına gereğince varacak, hakkını verecek durumda da değillerdir; istediklerini bilecek, birkaç saat ya da birkaç gün sonrasını öngörecek görcüleri de oluşmamıştır sanki.
Bir yaşam bilgisizliğidir bu. 'Bana dokunmayan yılan bin yaşasın' dedirten, kişinin kendine yakın bulmadıklarının acısı karşısında -gizli de kalsa- bir 'oh olsun! Dikkat edeydi ya,' duygusu bile uyandırabilen bir bilisizlik. Bir kafa yoksulluğudur bu. Okunmasını öğrenmiş ama yaşamadığının farkına varamamışların, bir insanın birçok yaşamı yan yana sürdürebileceğini usu almayacakların yoksulluğudur bu; sokağa düşmenin, kötülüklerle burun buruna gelmenin kimi zaman biraz olsun azaltabildiği bir yoksulluk..." (s. 155 - 156)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder