21 Şubat 2011 Pazartesi

Öteki Metinler

"Çoğunluk/Azınlık durumunun, yani sayının, sayıların, göz önünde bulundurulmadığı bir durum düşünelim. Örneğin, kadın sayısının erkek sayısından 'anlam' taşımayacak ölçüde artık ya da eksik olduğu bir toplumda kadının 'eşitsizlik' durumunda olması, şy ya da bu ölçüde baskı altında tutulması, 'kadınlar'a bir azınlık 'imiş gibi' davranılması, sayı ile ilişkili bir şey değil. Erkekler de kadınlar da, buna bir 'yazgı' gözüyle bakıyorlardır; erkek doğmuş olmak birtakım üstünlükleri yanı sıra getirmektir, kadın 'yerini bilmek' zorundadır.
'Yerini bilmek' bize ipucu verebilir.
Birinin 'yerini bilmesi'ni, dolayısıyla sizin 'tam'lığınızı olduğu kadar kendi 'eksik'liğini bilmesi, kabul etmesini istiyorsanız iki şeyi 'kanıtlanmış' saymamız gerekir: Belli bir ölçüt uyarınca (bu ölçütü siz yaratıyorsunuz ama bunu, her zaman, her yerde, herkesin bilip kabul ettiği bir şey olarak gösteriyorsunuz) karşınızdakinden üstün olduğunuz; bu üstünlüğünüzün de, doğal olarak, hakkı (doğruyu, 'doğal' olanı, yetkeyi) tekelinizde bıraktığını..." (s. 35)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder