27 Şubat 2011 Pazar

Susanlar #4

"Okurluk bir birikim işidir, demiştim. Okumalarımızın rastlantısal niteliği, bu konuda büyük önem kazanır. Bir sonra okunan kitap, bir öncekinin, ondan önce okunmuş kitapların (kuramsal olarak, ondan önce okunmuş kitaplarının hepsinin) sağladığı birikimin üzerinde okunmaktadır. Birikim, elbette, yalnız o güne dek okunmuş kitaplar değildir; o güne dek yaşanmış her şeydir. Yaşama ile kitap okuma arasındaki alışverişin oluşturduğu birikim de gelir katılır bu hesaba... Aynı kitaplar aynı sıra içinde okunsa bile, bu okumaların tıpatıp aynı birikimler üzerine gelip oturması olasılığı pek azdır. Her okurun okuduğu, tıpatıp aynı olmayacaktır; değişik bir boyutta ise, her çağ, aynı metne, değişik yorumsal katkılar getirebilecektir.
Okur, kendi okuma tarihi içerisindeki boşlukların az ya da çok farkındadır; bunları doldurmakta az ya da çok başarılı olabilir; ama hangi okur ömrü, istenmeyen boşlukların eksiksizce doldurumasına yetebilir ki? Okur, ayıklama, öğrenme, ya da, seçme süreçlerinde ne kadar 'usta'laşırsa, okunması gerekenler karşısındaki okur kişiliğini kurmakta biraz daha başarılı olacaktır, olsa olsa... Metinler arasındaki sayısız yansıtma ya da gönderme yollarından kendi seçtikleri üzerinde ilerleyecektir." (s. 187)

1 yorum:

  1. birçok insan okumanın bu "birikimsel" yönünü gözden kaçırıyor. programsız, tamamen rastgele veya tamamen bestseller odaklı okumalar zaman kaybettiriyor. iyi kötü bir "seçici farkındalık" geliştirmek gerek aslında. okuma tarzı "kişisel" bir nitelik kazandığında, karasu'nun da söylediği gibi bir "ilerleme"den söz edilebilir belki.

    YanıtlaSil